okumali

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün131
mod_vvisit_counterDün478
mod_vvisit_counterBu hafta2554
mod_vvisit_counterBu ay7353
mod_vvisit_counterHepsi1848133

Derkenar (10)

Prof.Dr. Ayhan Songar(1926-1997).Psikiyatrist. Cerrahpaşa Psikoloji Ana Bilim Dalı’nın kurucusu. Yaklaşık otuz dört yıl bu kürsünün başkanlığını yapmış. Aydınlar Ocağı’nın mimarlarından…1982-1984 yılları arasında (vekaleten) Ocağın başkanlığını yürütmüş. Merhum Necip Fazıl’ın yakınında bulunmuş, güvenini kazanmış ve hatta iltifatına mazhar olmuş… Sağ/Milliyetçi/muhafazakar çizginin saygın ağabeylerinden biri… Bir dönem Yeşilay’ın başkanlığını da deruhte etmiş. 12 eylül darbe konseyi tarafından TRT yönetimine atanmış. Öldüğünde Taha Akyol “Songar’a Saygı “ başlıklı bir yazı kaleme almış.(https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/taha-akyol/songara-saygi-5392402 )

Ayhan Songar’ın pek bilinmeyen yönüyse onun 12 eylül darbe konseyiyle yaptığı işbirliği… Başında bulunduğu psikoloji kliniğinde, darbecilerin cezaevlerine doldurduğu sağcı ve solcu gençler üzerinde psikolojik ve farmakolojik deneyler yapmış…”Solcu” luğun patolojik bir hal olduğuna dair bilimsel(!) tespitlerde bulunarak, tedavi edilmesi yönünde kanaat serdetmiş. Bu hizmetinde yalnız da değil… Darbeciler tarafında görevlendirilen psikiyatrist Prof. Dr. Turan İtil’le birlikte çalışmış. Turan İtil, Songar’a göre daha az popüler ve fakat darbecilerin nazarında oldukça muteber biri. 1971 de kurduğu Hatice Zahit İtil Vakfı 12 eylül öncesinde de anarşik olayların psiko patolojisi üzerine araştırmalar yapmış… İhtilalden hemen sonra İtil, darbeciler tarafından sağ ve sol ideolojiye mensup gençlerin ruh hallerinin deşifre edilmesi amacıyla görevlendirilmiş. Kurucusu olduğu vakıfta Ayhan Songar’la birlikte çalışmışlar.

İtil-Songar ikilisinin mahkumlar üzerinde yaptıkları deneylerin sonuçları bugüne kadar açıklanmamış.Döneme tanıklık edenlerin ısrarlı takipleri sonucunda psikolog Nevzat Tarhan bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmiş.( https://www.nevzattarhan.com/prof-tarhan-sagcilar-geri-zekali-solcular-antisosyal-ve-psikopat-cikti.html) Açıklamaya göre Ayhan Songar yıllar sonra katıldığı “özel” bir toplantıda darbeciler için yaptıkları incelemenin/deneyin sonucuyla ilgili şu kısa cümleyi kuruyor.” Sağcılar gerizekalı, solcular ise anti sosyal ve psikopat çıktı.” Songar ve İtil’in mahkumlar üzerinde yaptığı deneyler ağırlıklı olarak Metris, Mamak ve Erzurum Askeri Cezaevlerini kapsıyor. Deneylerin sonucunda yetkililere yapılan öneriler doğrultusunda Mamak cezaevinde koğuş sisteminden hücre sistemine geçildiği ve sağcılarla solcuların aynı hücreye koyulduğu dönemin tanıkları tarafından ifade ediliyor. O dönemde Mamak cezaevinde kalan ve merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun yakın arkadaşı olan Recep Küçükizsiz, sekiz yıl hapis ve on bir yıl sürgünden sonra ülkeye döndüğünde İtil’den davacı oluyor, fakat sonuç alamıyor.Küçükizsiz’e göre Turan İtil nazi toplama kamplarında mahkumlar üzerinde akılalmaz deneyler yapan Josef Mengele’den farksızdı.( http://www.radikal.com.tr/turkiye/o-mamakin-mengelesiydi-1069333/) O dönemde Mamak cezaevi işkenceleriyle ünlenmişti. Diyarbakır cezaevinde yapılanların benzeri Mamak’ta da yapılmıştı. Bu cezaevinde yirmi altı gün aralıksız işkenceye maruz kalan merhum Muhsin Yazıcıoğlu şöyle bir anı paylaşır: “Mamak'ta zemin 1-2-3 diye bir koğuş var. Bu koğuştan sürekli hasta çıkıyor. Burada kalanlar ya verem oluyor ya tetanos.Burada insan yaşamaz diye idareye onlarca kez dilekçe yazmamıza rağmen cevap alamadık. Bir gün Mamakta incelemelerde bulunan Avrupa İnsan Hakları Komisyonu üyeleri koğuşun önünden geçerken Faransızca bilen bir arkadaşımız "1-2-3 koğuşa bakın. Orada insan yaşayamaz" dedi. Mazgalı açıp onu kim söyledi dediler. Arkadaşımızı yanına alan heyet söz konusu koğuşa gitti.Koğuşa girip bir nefes çektiler. "Burada insan yaşamaz,kapatılsın" dediler.45 dakika saat sonra koğuş kapatıldı. Bu olay bizde derin bir sarsıntıya neden oldu.Defalarca yazdığımız dilekçelere cevap vermeyen cezaevi idaresi, Avrupalı heyetin bir sözüyle olaya müdahil olmuştu. Bu durum arkadaşlarımız arasında milliyetçi duyarlılığı zedeledi. Devletimize ve ordumuza olan güvenimizi tartışmaya açtı.”( Aktaran Selçuk Küpçük/Yüzleşmenin Kişisel Tarihi/Mito-Politik Söylemden Ağıdı Yakılmamış Çocuklara/Syf.275-276)

Onto Dergisi psikolojinin kötüye kullanımıyla alakalı olarak 12 eylül sürecine işaret ediyor ve hem Songar’ın hem de itil’in adını anıyor. (http://www.ontodergisi.com/vicdani-ret-olgusunda-psikoloji-ve-psikiyatrinin-kotuye-kullanimi/) Hatta bu dergiye göre Songar ve İtil ABD’de henüz piyasaya çıkmamış bazı ilaçları mahkumlar üzerinde deniyorlardı.Turan İtil, yaptığı deneylerin sonucunu NATO toplantılarında paylaşarak o dönem küre ölçeğinde cari olan anti-komünist mücadeleye bilimsel(!) katkı sunuyordu.“Solculuk psikolojik bir hastalıktır” iddiasını bilimsel olarak ispatlamaya çalışan NATO, Turan İtil’in çalışmalarını takdirle karşılıyor.Sağ/muhafazakar/milliyetçi gelenekten gelen biri(leri)nin darbecilerle işbirliği yaparak onların emellerine hizmet etmesi hem yakın tarihin hem de bugünün anlaşılması için önemlidir diye düşünüyorum. Kaldı ki Songar’ın da üyesi olduğu Aydınlar Ocağı, darbecilerle yakın temas kurmuş ve anayasa yapım sürecinde katkı sunmuş. Bu hizmetinin karşılığı olarak ta bürokraside pek çok önemli makamı işgal etmiş… Sağ/muhafazakar geleneğin bugün hangi hizmetler karşılığında kimlerle ne tür işbirlikleri yaptığına dair farkındalık oluşturmak amacıyla yazdım bu yazıyı. Solcu geleneğin jakoben, pozitivist ve riyakar ikliminde serpilip büyüyen sağ/muhafazakar çizgi, her dönemde olduğu gibi bugün de ufkumuzu ve bilincimizi kadavralaştırmak için azami gayret sarf ediyor. En trajik olan ise Sağ/muhafazakar geleneğin İslam’la ilişkilendirilmesi… Allah(c.c)’ın aziz ve mükerrem dininin, Katolik-protestan kavgasının sonucu olan sağ/muhafazakar ideolojiyle yan yana anılması, kendisini İslam’a nispet eden herkesi rahatsız etmeli…Belki böylece yakın tarihimizle gerçek anlamda bir yüzleşmenin kapısını aralayabiliriz.Aynı delikten iki defa ısırılmamak için müteyakkız olmak, ihmale gelmez bir sorumluluktur…

Not: Merak edenler için konuyla ilgili birkaç kitap önerisi

a)Selçuk Küpçük /Mito-Politik Söylemden Ağıdı Yakılmamış Çocuklara/Granada Yay. (Muhsin Yazıcıoğlu’nun Mamak cezaeviyle ilgili aktardıkları ve daha fazlası ile Ayhan Songar’ın darbecilere verdiği klinik hizmete ilişkin bilgiler bu kitapta yer alıyor.)

b)Ertuğrul Mavioğlu/ Asılmayıp Beslenenler/İthaki Yay. (Songar’ın bir gurup solcu gençle Cerrahpaşa kliniğinde yaşadıkları bu kitapta yer alıyor)

c)Yüksel Taşkın /Milliyetçi-Muhafazakar Entelijansiya/İletişim Yay.(Aydınlar Ocağı havzasının entelektüel perspektifine dair ayrıntılı bilgi bu kitapta yer alıyor)

d) Psikolojinin kötü niyetli kullanımına küre ölçeğinde örnekler için bkz. Naomi Klain/Şok Doktrini/Agora Yay.

Tıp biliminin iktidarların elinde nasıl araçsallaştırıldığıyla ilgili olarak “V for Vendetta” isimli film de izlenebilir.

 

12/06/2020

Kamil ERGENÇ 

Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız

 

 

 


AddThis