okumali

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün136
mod_vvisit_counterDün867
mod_vvisit_counterBu hafta2176
mod_vvisit_counterBu ay12407
mod_vvisit_counterHepsi1839416

Okuma Ahlakı ve Nur Risaleleri

Oku! Yaratan Rabbin adına. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Kalemle yazmayı öğreten kerem sahibi Rabbin adına.

 

Yukarıda mealini okuduğumuz Kur’an-ı Kerim ayetleri  ilk inen ayetler olup, ilk muhatabı ümmi bir peygamberdir. Yani okuma - yazma bilmeyen ve elinde okunacak herhangi bir kitap veya  metin bulunmayan bir peygamber. Fakat ilk emir OKU! Bu çok manidardır. Henüz Peygamberlik vazifesi tebliğ edilmeden bir talep söz konusu. OKU! Kim olsa böyle bir talep karşısında şaşırır. Peygamber (a.s)’da beşer yönü ile bu talebe şaşırmıştır. Fakat daha sonra okumaları ile kıyamete kadar gelecek, dost düşman herkesi hayran bırakacak bir devrime imza atmıştır. Maalesef bugün onun izinden gittiğini iddia eden Müslümanlar halen daha o şaşkınlığı yaşamaktadır. Bu sebeple olsa gerek, başta kendi nefsimizde olmak üzere, herhangi bir devrime, değişime kapı aralayacak okumalar yapamıyoruz.

 

İlk emri OKU olan bir dinin müminlerinde öncelikle olması gereken güzel bir ‘’okuma ahlakıdır’’.   Bir Müslüman için bu ahlak, kutsal kitabını daha iyi anlayabilmek için sahip olunması gereken en büyük meziyettir. Çünkü bütün kitaplar tek bir kitabı daha iyi anlayabilmek için okunur. Dolayısıyla her Müslüman bu hedefi gözeterek okuma ahlakını geliştirmelidir.

Şu bir gerçektir ki bir Müslüman yeme-içme, ibadet gibi en zaruri ihtiyaçları dışında kalan tüm vaktini ayırsa dahi okunması gereken KAYNAKLARın tamamını okuyamaz. Yani okunması zaruri olan ve mutlaka okunması gereken ana kaynaklarımız var. Fakat öylesine zaman ve enerji kaybına sebep olan, çok fazla ehemmiyeti olmayan öylesine kitaplar okuyoruz ki tabir yerinde ise akla ziyan. Zaman zaman dinlenme veya eğlence amaçlı okumalarımız olabilir. Sadece nispeti kadar zaman ayrılması gereken bu tip okumalar bizleri asıl kaynaklarımızdan uzaklaştırabilmektedir. Unutulmamalıdır ki bazı kitaplar ayak ayak üstüne atılarak veya ayaklar uzatılarak okunur, bazı kitaplar diz çökerek okunur, fakat tek bir kitap abdest alınarak okunur. Müslümana yakışan, Müslümanın okuma ahlakına yakışan abdestli ve diz çökerek okumaktır. Bu alimler yetiştiren bir düsturdur. Çünkü Müslümanın okuması tefekkürdür. Çünkü bir anlık tefekkür, birçok uzun soluklu nafile ibadetten daha hayırlıdır. Burada sözün özü ana kaynaklar üzerinde yoğunlaşarak çok değerli olan vaktimizi en verimli ve Rabbimizin rızasına uygun bir şekilde değerlendirmek olmalıdır. Dünyevi meşgalelerimizdeki helal-haram ölçüsü okumalarımız içinde geçerli olmalıdır. Yani okuduğumuz zaman bize Rabbimizi hatırlatan, nefsimize ve şehvetimize hitap ederek bizi şeytanın oyuncağı yapmayan, amacı uhrevi alemimizi nurlandırmak olan kitaplara vakit ayırmalıyız. Bu kaynakları belirlerken öncelikle kendi öz kaynaklarımızı, kültürümüzü, psikolojimizi, sosyolojimizi, tarihimizi, coğrafyamızı bilen insanların, alimlerin eserleri olmasına özen göstermeliyiz.

Saydığımız bu özellikleri ihtiva eden yegane ana kaynaklardan bir tanesi külliyat olarak Nur Risaleleridir. Farklı isimler altında bu risalelere sahiplik eden meşreplerin bulunması ve diğer farklı meşreplerce sanki sadece bu meşreplerin tekelinde olan bir kaynakmış gibi algılanan Nur Risaleleri, özelde Anadolu, genelde de tüm dünya Müslümanlarının istifade edebileceği imani ilimleri ihtiva eden nadide eserlerdir. Bir meşrebin sahiplenmiş olması bu risaleleri başkaları tarafından istifade edilemez bir duruma getirmiş gibi algılanmaktadır. Bu ise tamamen bir savunma mazereti ve zihni ataletimizi görmek istememe bahanesidir. Elimize bir lügat alıp, kararlı, istekli ve sabırlı bir şekilde anlamaya çalışarak üzerinde çalıştığımız zaman bir süre sonra okuyuşu zevk veren hatta daha ileri giderek denilebilir ki tefekkür alemimizi cilaladıkça okuyuşu roman tadı veren, bir de risaleler konusunda kendini geliştirmiş iyi bir Nur şakirdi ile mütaala edilerek okunduğunda son derece istifade edebileceğimiz en yerli kaynaklarımızdan bir tanesi Nur Risaleleridir. Anlamıyorum, dili ağır, Osmanlıca ve Arapça kelimeler çok fazla gibi bahanelerle elimize almaya korktuğumuz Nur Risalelerinin bugüne kadar kaç insanı iman hakikatleri ile buluşturduğunu hiç düşünmüyoruz. Bu risaleleri okuyup, anlayan ve anladığını çok kalabalık insan kitleleri önünde son derece faydalı sohbetler şeklinde anlatan insanların da bizimle aynı akla, aynı zihin yapısına ve muhtelif potansiyele sahip olduklarını unutuyoruz. Zaman zaman Nur Risaleleri ile ilgili şahit olduğumuz eleştirilerde genellikle –mış, -miş şeklindeki ifadeler hep başkalarından duyduğumuz eleştirileri dillendirdiğimizin göstergesidir. Eleştirinin kendi zihni ürünümüz olması için bizzat kendimizin okuması, eksik veya yanlış gördüğümüz noktalarla ilgili kendi kanaatimizin olması gerekir. Bunun için de öncelikle istifade etme düşüncesiyle belki de kendimizi zorlayarak okumaya çalışmalıyız. İlmin kıymetini en iyi bilmesi gereken biz Müslümanların Nur Risaleleri’nde bulunan iman ilmini, tefekkür cilasını en çok talep eden şakirdler olmamız gerekir. Bu ilmi elde etmek, tefekkür alemimizi zenginleştirmek, hayatın ve eşyanın mahiyetine bakışımızı netleştirmek için bu ilme talip olmalı ve anlamak için tüm gayretimizi sarf etmeliyiz.

Çağımız insanının gözüne inen aklına hitap edebilmek ve sahip oldukları tereddütleri giderebilmek hususunda günümüz davetçilerine çok faydalı olabilecek bu eserleri anlama çabası aynı zamanda okuyucuyu farklı bilimsel araştırmalara sevk edecektir. Nur Risalelerinin akla hitap eden üslubu okuyucuyu derin tefekkür alemine çekip ‘’Sübhanallah’’ zikrini gayriihtiyari muhatabına söylettirir. Çünkü ister istemez okuyucuyu, kevniyat üzerinde, kainat üzerinde, hayatın ve eşyanın mahiyeti üzerinde düşünmeye sevk eden üslup, okuyucuyu bir anda astronomi, fizik, kimya, biyoloji, matematik vb. fen ilimleri alanında meraka ve araştırmaya sevk eder. Bu alanda aklı tatmin olan insanın kalp akıl bağını kurması kolaylaşmaktadır. Anlamayı kolaylaştıran örnekleme ve hikaye tarzı avami anlamayı sağlamakta ve anlatımın ağırlaştığı noktalarda anlamayı, anlamlandırmayı sağlamaktadır. Ayrıca hikaye tarzı konuyu soyut olmaktan çıkarıp somutlaştırmakta ve bilginin yerli yerine oturmasını sağlamaktadır. Yeni başlayanlar için sıkıcı gibi görünse de sabırla sebat edebilenler bir süre sonra hiç zorlanmadan hatta çok zevk alarak istifade edebilmektedir. Esma-i Hüsna’nın insanda ve kainattaki tecellilerini akla ders veren, haşr, kader, melek, ruh vb. genelde insanların özelde Müslümanların üzerinde düşünmeye korktukları konuları bu üslupla akla, fehme yaklaştıran ve itminanı sağlayan Nur Risaleleri diz çökerek okunması gereken eserlerdir.

Ön yargılı yaklaşım hangi inanca ve düşünceye sahip olursa olsun insanı birçok güzellikten, erdemden ve nimetten alıkoyar. Kendi kaynaklarımıza ve değerlerimize karşı var olan ön yargılarımızı tekrar gözden geçirmeli, bunları yıkmanın yollarını bulmalı ve bu cesareti kendimize sağlamalıyız. İstifade edemediğimiz kaynak bizden dolayı herhangi bir kayba uğramaz. Fakat aynı durum bizim için geçerli olmayacaktır. Ya bu kaynaklardan en güzel bir şekilde istifade edip kazanırız. Ya da  içimizdeki susuzluğun  sebep olduğu seraba doğru avuçlarımızı uzatıp, serin suyun hayali ile ve maalesef kaybeden tarafta oluruz.

De ki; Rabbim! Kalbimi aç. İlmimi arttır. Beni Muhsinlerle beraber kıl.  Amin.

 

 

 

Bayram BEYAZKAYA

Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız

 

    


AddThis
 

Yorum ekle