okumali

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün264
mod_vvisit_counterDün478
mod_vvisit_counterBu hafta2687
mod_vvisit_counterBu ay7486
mod_vvisit_counterHepsi1848266

Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti/Rasim ÖZDENÖREN

Rasim Özdenören, bu kitabında ilk olarak Türkiye'nin genel gidişatı çerçevesinde bilgilendirme yaparken, bir yandan da var olan sorunları oldukça açık ve çarpıcı bir üslup ile dile getirmektedir .Yazar , yeni bir dünya ile gelen yeni sorunları ele alırken , akabinde;birçok kavramın Müslümanların zihnindeki algısı üzerinde durmaktadır. Ülkemizin tartışma gündemini çeşitli dayatmalarla işgal eden bu kavramlar karşısında İslami düşünüş ve yaşayış diye bir meselesi olanların takınması gereken fikri ve ahlaki tavrı ortaya koyan yazar , kitap boyunca yükselen bu değerlerin toplumdaki vahim durumdan yakınıyor .

Batı kültürüne mahsus hayat tarzı , İslam ülkelerinin siyasal , sosyal ve ekonomik kurumlarını etkilemekle kalmayıp; insan teklerinin hayatını da ele geçirdiğinden yakınan Özdenören , İslamın hakkını veren tek bir ülkenin dahi bulunmadığına dikkat çekiyor . İslam ve sistem , Müslümanlar ve rejim arasındaki çelişkiye vurgu yapan yazar, bir yandan da Türkiye gibi geçmişinde İslamı yaşamış bir ülkenin , zihin karmaşasına değiniyor .
Hukuktan felsefeye , birçok alandan örneklemeler yapılırken , "içi boşaltılmış" demokrasi , küreselleşme , yeni dünya düzeni, liberalizm , insan hakları ve laiklik kavramlarının müslümanca bir eleştirisini yapıyor .
Eser temelde beş ana bölüme ayrılıyor ;
Türkiye ve demokrasi arasında tanımsal vurgulamaların yoğun olduğu ilk bölümde, "İslam nezdinde demokrasinin yeri nedir ? sorusundan yola çıkılıyor . İslami bir rejimde demokrasi olmaz sonucunun doğduğu eser , birçok delille birlikte yönetimin beşer iradesine dayandığını vurguluyor .
Ve yine ikinci bölümde " Liberalizm" kavramına yorumlama getirilirken , İslam ve Türkiye karşındaki konumuna da dikkat çekiliyor :
''Liberalizmin iktisadi muhteviyatı giderek siyasal bir veçhe kazanmaya başladı ve hem iktisadi alanda hem de siyasal alanda insan , "birey" olarak sivrilmeye evrildi. Her türlü kolektivizme karşı övgüye değer bulan liberalizmin arkasında , belki de asıl övülmekte olan kavram bireyin kendisiydi . Birey demek kendi başına ayakları üzerinde durabilen , kendi yasasını kendisi yapabilen , en önemlisi özgür teşebbüs gücüne ve iktidarına sahip bulunan insan demekti . İnsan denilince de , işte bu , başka kimseye muhtaç olmadan yaşayabilen , sadece ve sadece kendi çıkarlarını düşünen , kendi çıkarını düşündükçe ve kendi çıkarını düşünenler çoğaldıkça kamunun çıkarlarını da kendiliğinden düşünmüş olan birey akla geliyordu ."
Kitabın üçüncü bölümünde de liberalizmi ve sefaletini vurgulayan yazar , sonraki bölümde insan haklarını ele alıyor . Bu bölümde insan hakları bağlamında , Batı insan hakları ve İslam hukuku alanındaki düzenlerin aynı olması dikkati çekse dahi , refrans noktalarının farklı oluşu ele alınarak , izah biçimlerinin değiştiği bilgisi veriliyor .
Beşinci ve son bölümde ise "laiklik" kavramı dikkati çekiyor ki, bu kavramın kavramlar arasında en tehlikeli olarak görülmesi ve de İslama bir silah gibi namlusunu doğrultarak yaklaşması ve savunmasız bırakacağı dillendirilerek ne denli boş bir kuruntudan ibaret olduğu ; olmazsa olmaz olmadığı , yalnızca bir ideolojik sapkınlıktan ibaret olduğu ifade ediliyor.Ki laiklik bizi tefrikaya düşürücü sefaletler  arasında yer almaktadır .
Sonuç olarak bir kavram kargaşası döneminde , şekilsel evrilmelerin yaşandığı zamanda bir rehber görevi gören eser ; müslümanca bir duruş sergilenmesi açısından ehemmiyetli iken , okunmadan geçilmemesi gereken eserler arasındadır.
 
MERYEM AKTAŞ
 

 


AddThis
 

Yorum ekle